28 Mayıs 2014 Çarşamba

A'lem-i A'zam

Ne güzel insansınız ne mükemmel
Ne güzeldi dünya benden evvel
Aşkınız aşk gözünüz pek
Elleriniz küçük perilerden evvel

Ne güzel insansınız saçlarınız da var
Sonra doğrularınız var dört nala doğru
Gözleriniz hep mahzun bakmıştır
Dertleriniz var dağlar kadarlar
Hayalleriniz yarıda kalmıştır

Ne güzel insansınız vesselam ne adam
Bahşetmemiş bize mayanızdan bir damla yaradan

Sonra mutlu değilsiniz sorulursa
Nefesimiz gülüşünüz içinmiş öyle bildik
Öyle bildik biz onuru sizden
Aşkı sizden öyle bildik

Fakat ne güzel insansanız ne vefakar
Evinize girmeye görsün parmak uçlarınız
Unutulur çektiğiniz nice cefalar
Karıştırılır sırayla aşklarınız

Ne güzel insansınız vesselam
Affetmek sizin işinizdir sizin
Beni de affedin bir akşam
Affedin insanlığınıza girmeksizin
Affedin insanlığınızla olamadık sizin

                                                                 Eren Bilgiç

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Mevsimlik İşçi


  Birine  bir  erik  verip  senin olmasını  bekliyorsun.   Çünkü  bunu  bilmişsin  bildikçe,   sevdikçe.   Yeşil  bir  eriği  hayal  ediyorsun  bir  masanın  üstünde.   Ben  masanın  ayağına  çaput  bağlıyorum.   Sen eriği verdikçe  ben  bir  masanın  ayağına  çaput  bağlıyorum.   Herkesin  yüceltilecek  bir  acısı  vardır.   Senin  olan  eriği  veriyorsun,  ben  çaput  bağlıyorum.   Benim  yüceltilecek  bir  gökyüzüm  olsun  diye,  eriğini  severse  biri  diye.   Başkası  gelip  bir  soru  bırakıyor,   sonra  bir  başkası.   Masanın  ayağına  tırmanıyorum,   eriğin  bir  soruya  takılıp  düştü  düşecek.   Sonra  sen  oradan  bakarken  kanlı  bir  el  buluyorsun.   Rengarenk  bir  ceset  için  yüceltilecek  bir  gökyüzü  yarattığını  sanıyor  bir  köstebek.   Eteklerin  gittikçe  kısalıyor.   Ben  koparıp  koparıp  çaput  bağlıyorum.   Bacakların  üşüdükçe  köstebekler  yer  yüzüne  çıkıyor.   Eriği  tuzsuz  severmiş  bazıları.   Sen  birden  uzatınca  ellerinle  bir  umut  dolusu  eriği,   Bazılarının  köstebekleri  üşüyor.   Cesetler  doğrulup  tekrar  gökyüzüne  boğuluyor.   Bazıları  hep  aynı  kokarmış.   Beyninin  ücra  köşelerine  böyle  işliyor  insanın  işte.   Örtünüyorum  üstümü  uç  uca  bağlayıp  çaputları.   Başımın  altına  bir  soru  bırakıyor  birileri.   Senin  bacakların  üşüdükçe  ben  uyuyamıyorum.   Ben  uyandıkça  fark  ediyorum,  mevsimlik  bir  meyvenin  insafına  bırakmamam  gerektiğini  rengarenk  bir  gökyüzünü.   Yer  altına  dönüyor  böylece  köstebekler,  çaputların  bağlandığı  yerden.   Toprak  çünkü  insana  bir  erik  veriyor  ve  elbet  bir  gün  onun  olacağını  biliyor. 


                                                                                  Eren  Bilgiç

18 Mayıs 2014 Pazar

Yokuş

Biz yokuş yollara giderdik
Gökdelenlere binerdik ezan okunur inerdik
Tanımadığımız denizlere bakmaya giderdik
Varamadığımız denizlere varmaya

Aile bilirdik ev bilirdik bir de gece
Seçeni bulur bulur döverdik bulur bulur
Geceye anlam katar şarap döker
İçerdik geceyi seçeni bulur bulur

Plastik sabahları öperdik
Saçma sapan şeyler giyer okula giderdik
Bir öküz sivri parmaklarını sallaya sallaya
Hayatımıza solardı o solunca sabahları
Balık alırdık yaşasın izlerdik
Ölürdü balık biz de giderdik
Yaşanan bir hayat görmek isterdik
Sonra yine yokuş yollara giderdik

Ayakkabı alırdık gömlek ve pantolon
Birçok mevsim giyerdik sonra birçok
Mevsim uyurduk gece yine soğuk
Fakir olurduk fakirdik de zaten
Fakir olmanın satın alınmazlığını giyerdik

Denize doğru koşturmak isterdik deniz
Karşılık vermezdi bu isteğimize
Balkonlara koşar onu arardık
Açardık bir şişe onu arardık
Özendiğimizden de şişe açtığımız olmuştu
Yalnızlıktan da onu aradığımız bulup bulup

Neyse ki artık tıp gelişti
 Daha geniş çaplı susabilliyoruz
Susup susup yokuş yollara
 Hep yokuş yollara anasını satayım.


                                                               Eren Bilgiç

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Sus Yansın

Bir baretin günlüğü kara kalemle yazılır
Oyuncaklar elle yapılır tabağın dibi kazınır
Tek göz oda tek düş yürek
Bekler ki babam yarın cehennemden dönecek

Yatak rahattır kalkılası gelmez
El yorulur yumruk yapılası gelmez
Sokaklar yıkılır bunların sonu gelmez
Harcadığın ömrünü kimse geri vermez

Öyledir ya bak hayatına dondurman soğuk
Evin senindir hem derdin hep büyük
Hayat anlamsız sonu belirsiz
İçkini iç de ki kimiz biz

Bir bakmışsın mangalda yaktığın
       Kömür değil kol bacak
    Sen gülmeye devam ettikçe
              Karanlığa güneş doğmayacak !

                                                         Eren Bilgiç

1 Mayıs 2014 Perşembe

BÂD-I SEMÛM

Ben bir şiir yazayım şimdi beni ansın
Gözlerimi açamıyorum ki yakındayım
Şiiri yazayım ki şiir beni alsın
Hangi elimi tutsam göğüme sancı vurur

Odanın içi boş rüzgarı soluk
Gidiyorum orospular arasında sokakların
Bornova'dan uzak kirli sokakların
Bir köşesine düşman olunmalı
Kusmuk dolu duygulu sokakların
Sokağın ruhu uyuyorum dur

Ben bir şiir yazayım şimdi beni korur
Kötüledikçe kötülesin uyuyunca bulur
Şiiri yazayım ki şiir beni ben
Ellerimi hissetmiyorum yollarınızdan

                                                      Eren Bilgiç