28 Mart 2014 Cuma

Cidar

-   Ölümü meşru kılmak için illa yaşamak mı gerek ? Yani bizi bu dünyaya bağlayan bu dünyaya bağlı olmamızdan mı ibaret ? Eline mutsuzluğunu alan sokağa çıksa, onu böyle sımsıkı tutup yukarı kaldırsa devrim mi olur bunun adı ? Yani devrilir mi mutsuzluklarımız sokağa çıkmakla yoksa domino taşı gibi dökülüp koyun koyuna mı kalırız ? Azalırız orası doğru bak, sahip olduğumuzu hissettiğimiz tek şeyden arınmaya çalıştıkça soyulur yarınlarımız. Ama öyle bakmak yok matmazel hayat dediğin çabayı amaçlamaktır ! Para kazanmak için para kazanmaktır hayat. Mutlu olmak için mutsuz olmaktır. Çok uyuyabilmek için hiç uyumamaktır. İçinde sürdüğünü sandığın soyut bir kavram saçmalığında hiç geçmeyen zamanlar için biriktirmektir umutları. Oysa her şey şuan. İnsan kaybettiklerine bakarak zamanı ölçüyor. İnsan kaybetmediklerine bakarak ölümü bekliyor. Aslında bir sesi duyabilirsen sonsuza dek, ya da bir ses olabilirsen ölmezsin. Gerçekliği titretir varlığın. Güzel bıyıklı bi' adam söylemişti ''Her şey titreşimdir evrende''. Benim ellerim titriyor, senin çenen titreyecek. Onun içi titredi, aklım git gide titriyor. Ben bu yüzden her sabah uyanıyorum. İnsan karşı koyamaz bazı şeylere, sabahlara mesela. Ben hiçbir zaman bir bedevi bulamayacak bir kutup ayısı gibi dolanıyorum çöllerde. Varlığım yokluğuma armağan olsun. Ne de güzel susuyorsun. Sen dinlemesen ben bile dinlemem kendimi. Taş kestim bu yüzden, daha fazla titremek istemiyorum. Aynaya bakıyor insan, aynanın ona baktığını düşününce deli diyorlar. Sen susmasan, ayna bakmasa, beni adam yerine koyan yok demelerim geldi yine. Senin de bir şey demek ister gibi bir halin var ama ben kaldıramam diye susuyorsun. Susma ulan susma ! desem ne değişir bilmiyorum. Sahi bir şey değişir mi yoldaşım ?

+..........


                                                                                                   Eren Bilgiç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder